Kalbin pompaladığı kan, atardamarlarda ilerleyip kılcal damarlara dağılarak dokulara ulaşır. Daha sonra kılcal damarlar yoluyla toplardamara geçen kan kalbe döner. Plazma denilen bu sıvı bölümünü büyük ölçüde su, tuzlar, protein, glikoz, karbondioksit ve hormonlar oluşturur. Plazma dışında kalan bölümde ise alyuvar ve akyuvar bulunan kan hücreleri bulunur. Hücrelerin temel görevi bakterileri ve diğer yabancı maddeleri temizlemektir; akyuvarlar kanda genellikle alyuvarlardan daha az bulunur. Dokuları oluşturan hücreler, kan aracılığı ile aldıkları oksijeni yaşamsal süreçte kullanarak tüketirler. Kanda oksijeni taşıma işini hemoglobin denen ve alyuvarlarda bulunan bir madde üstlenir. Bu maddenin vücutta yetersiz bulunması anemi veya kansızlık olarak adlandırılan duruma yol açar.

Kansızlık, sanıldığı gibi sadece kan eksikliğinden değil, genellikle hemoglobin azlığından kaynaklanır.

Kansızlık tedavisinde, öncelikle kansızlığa sebep olan etkenleri bulmak gerekir. Basur veya fazla adet kanamaları sebebiyle oluşan anemi sorunu öncelikli olarak çözülmelidir. Kansızlık ayrıca yetersiz ve dengesiz beslenme nedeniyle de oluşabilir. Demir ve C vitamini takviyesi yapılarak tedavi edilmeye çalışılır. Özellikle hastada fazla kan kaybı olursa kan nakli de yapılabilir. Kan artıran besinler tüketilmelidir. Keçiboynuzu pekmezi, kara üzüm, dut gibi besinler tüketilebilir. Gebelik döneminde de bebek ve annede sıkça görülebilir. Bu nedenle düzenli beslenmek gereklidir. Çocuklarda çıkan kansızlık gelişim bozukluğunu da etkilediğinden, ciddi rahatsızlıklara mahal vermemek için dikkat edilmesi gereken bir durumdur.

Birçok insanda görülmekte olan kansızlık hastalığının çeşitli belirtileri bulunmaktadır. Bunlardan biri de baş dönmesidir. Demir ve vitamin eksikliğinden kaynaklı olarak baş dönmesi meydana gelebilir. Bir anda kan şekerinin düşmesi ile de baş dönmesi yaşanabilir. Eğer kişi bunu sürekli yaşıyorsa, daha büyük sıkıntılara yol açabilir. Bu durumda bir an önce bir hekime danışıp tedaviye başlamak gerekir.